
Son genel seçimlerin üzerinden iki buçuk yıl geçti…
Ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde tablo hâlâ sabit değil. Sandıkta şekillenen dengeler, kulislerde, grup odalarında ve parti genel merkezlerinin sessiz koridorlarında yeniden yazılıyor.
CHP listelerinden Meclis’e giren milletvekillerinin birer birer AK Parti saflarına geçmesi, yalnızca bir “parti değişimi” değil; siyasetin yönünü gösteren önemli bir gösterge. Çünkü bu hareketlilik, Türkiye’de partiler arası ideolojik sınırların bulanıklaştığını, kişisel tercihler ve siyasi konfor arayışlarının daha belirleyici hale geldiğini gösteriyor.
Üç Yeni İsim, Yeni Bir Hesap
Ankara kulislerinde bu kez Gelecek Partisi kökenli üç milletvekilinin AK Parti’ye geçeceği konuşuluyor. Selim Temurci, İsa Mesih Şahin ve Doğan Demir…
Bu üç ismin katılımı, Meclis aritmetiğinde küçük ama siyasi açıdan anlamlı bir değişimi beraberinde getirebilir. Çünkü Cumhur İttifakı’nın sandalye sayısı 324’te. Bu geçişlerle sayı 330’a yükselecek.
Kritik Eşik: 400 Vekil
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündeminde olan yeni Anayasa değişikliği için 400 milletvekili gerekiyor.
Mevcut tabloya DEM Parti’nin olası desteği eklendiğinde sayı 386’ya kadar çıkıyor. Kısacası iktidar bloğu, hedefe “matematiksel olarak” yaklaşmış durumda. Ancak bu aritmetik, siyasetin sıcak dengeleri içinde her an yeniden şekillenebilir.
Küçük Partilerde Büyük Erozyon
DEVA ve Gelecek Partisi örneği, Türk siyasetinde “ittifakla yükselip çözülmeyle sönme” döngüsünü açık biçimde gösteriyor.
24 milletvekiliyle Meclis’e giren iki parti, bugün yarı yarıya erimiş durumda. Parti kimliği zayıfladıkça, bireysel yönelimler öne çıkıyor. Bu da siyasetin kurumsallığını değil, kişiselliğini büyütüyor.
Siyasetin Rengi Değişiyor
Bir yanda partilerde çözülme, diğer yanda güç merkezine doğru akış…
Türkiye’de siyaset, bir kez daha pragmatizmin ağır bastığı bir döneme girmiş görünüyor. Milletvekilleri artık “dava” ile değil, “denge” ile hareket ediyor.
Meclis’teki bu sessiz dönüşüm, sadece partilerin değil, seçmenin de siyaset algısını değiştirecek. Çünkü sandıktan çıkan iradenin, iki yıl içinde bu kadar farklı bir tabloya dönüşmesi, siyasetteki güven meselesini yeniden tartışmaya açıyor.
Son söz:
Siyasette rüzgâr, her zaman güçlü olandan yana eser.
Ama bazen bir ülkenin kaderi, o rüzgâra karşı duran birkaç sessiz yürekle değişir.